31 Aralık 2011 Cumartesi

Aşkın Düğmeleri



Aşk on saniye yaşar demiştim. Evet hala öyle aslında. Zaten mesela o on saniyeden sonrasında yaşatabilmek. Bi insana fotoğraflarını merak edip göz gezdirdikten sonra bile aşık olabilirsin. İşte o 10 saniye geçer de senin içinde hala saf bi sevgi varsa koş peşinden asla bırakma. Aşk peşinden koşunca, içinde o garip hissi beslediğin kişinin ummadık anlarda karşısına çıkınca güzel. 


Yeni yıl geliyor ve herkes yeni yıla girerken eski sevgilisinden mesaj geleceğini düşünüyor. Koca bi yıl seni takmamış birinin senenin son anlarında aklına gelebileceğini düşünecek kadar zavallı olmayı bırak. Aşk havada buram buram kokuyor. Kalbini kanalizasyondan çıkar ve biraz temiz aşk doldur içine. 1 kere aşık olmaz insan. 1 kere çok aşık olur sadece. Gerisi rutindir. Aşk insan için. Sevdikçe hissedersin yaşadığını. 


Her şey geçer hayat kalır. Hayatına anlam yüklemeye devam et. Çok yaşamıyosun bari çok sev. Sevdirdiğin kadar seviliyosan insanlardan soğutma kendini. Mutlu ol, mutlu et. Ne için yaşıyoruz ki şu dünyada? Sabahtan akşama kadar çalıştığın ders, akşamın bi saati çıktığın işin; mutluluğa ulaşmak için değil mi? 


Çikolatadan daha tatlı gelen sevdiğine bi yazı yaz. O mutlu olmasa bile sen mutlu olacağına inan. Ki o da mutlu olacaktır kesin. İnsanları mutlu etmeye bak. Zırvalıyo muyum? Hayır. Tozpembe bakma hayata. Hiç bişey o kadar kolay değil. 


Her şey geçer hayat kalır, ölüm bizi alır. İşte bu yüzden geride bırakılan hayrat çeşmelerinden daha değerli insanların kalbine yaydığın sevgi. Ömrünün son zamanlarına gelmiş bi amcanın nasihatleri gibi bunlar farkındayım. Ve o kadar çok duyuyoruz ki sevgiyi, mutluluğu. Ama niye olamıyoruz? 


Bize küçüklüğümüzden beri matematiğin, fiziğin, kimyanın çok zor olduğunu söyledi bütün büyüklerimiz. Bu yüzden bize de zor geliyo. O büyüklerimiz bize sevmenin, mutlu olmanın çok kolay, aşkın ise ayıp olduğunu söylediler. Biz sevgiyi mutluluğu çok hafife aldık ve peşinden koşmadık, aşk ayıp dediler diye aşkın yakasını bırakmadık. Şimdi düşün, farkedeceksin. Aşkın yakasını tutman işe yaramaz. Bir araya getirip sevgi ve mutlulukla düğmelersin. İki yakanın bir araya gelmesi dileğiyle, mutlu yıllar.


22 Aralık 2011 Perşembe

Nereye Gidiyorsun

Nereye gidiyorsun? Bir aşk borçlusun bana. Ellerim hala buz gibi, üşüyorum. Ellerimi ısıtacak bi çift el borcun var bana. Şarkılar sensiz ağlıyor hüngür hüngür. Bir mutlu aşk şarkısı borcun var hala. İçimdeki çaresiz çocuk umutsuz.. Işıl ışıl bir bakış borcun var ona. Babası işe giderken ağlayan çocuğa söylenen yalanlar gibi; hemen geri geleceğim de. Masum bi yalan borcun kaldı oysa. 

Bana gelmeden önce seni rüyalarda severdim. Şimdi gidiyorsun, rüyalarda da sevemiyorum. Gittiğinden beri rüya görecek kadar uyuyamadım ki. Belki en büyük borcun kısacık bi ninni. Gözlerim akını kaybetti. Pembe gözlüklerle değil, kanlı gözlerle bakıyorum aşkın ufkuna. Bi yanak dolusu gözyaşı borcunu unutmam. 



Her gece sırılsıklam olan bir yastık bıraktın bana. Oysaki ıslanan omzun olmalıydı. Teselli edecek bi omuz borçlusun bana. 


Kül tablasının içinde duran izmaritinde kalan ruj izinin yeri dudaklarım olmalıydı. Zaten neyi doğru becerebildik ki? Gidişin bile yanlış oldu. Böyle bitmemeliydi belki de. "Bitti, gidiyorum, hoşça kal" dediğinde içim titrememeliydi. Gözlerim dolu dolu olmamalıydı. İçimde annesinin elini bıraktığı için pazarda kaybolan çocuğun yaşadığı korku olmamalıydı. Kaskatı kesilmemeliydim. Tek katı olan kalbim olmalıydı aslında. Taş kesilmeliydi. Olmadı.. 


Şu an önümde o izmarit, ensemi ürperten o ıslak yastık, aynadan yansıyan kıpkırmızı gözler ve titreyen iki el ayak var. Kalbim? Onu sana çoktan feda ettim.









21 Aralık 2011 Çarşamba

Günaydın

Bir "selam naber?" mesajıyla başlar bir aşk bazen. Yavaş yavaş, ağır ağır ilerler muhabbet. Peşinden eğlenceli konuşmalar. Bazı şeyler paylaşılmaya başlanır. Sabah aniden uyanırsın telefon yatağın bi kenarına sıkışmış, mesajlaşırken uyuyakalmışsın. Gözünü bile açamayacak haldeyken tek gözünü aralayarak "günaydın" diye mesaj atarsın. Aslında o mesajda günün aydınlık olmasından başka her şey anlatılır. O öyle içten gelen bir günaydındır ki; sıcaklığı güneşi kıskandırır. Ne "seni seviyorum"lar, ne "ilan-ı aşk"lar gizlidir içinde.


Beğenip gönderdiğin şarkı sözleriyle, okuduğun  kitabın orta sayfalarından bi şiirle, karşılaştığın sözlerle anlatmaya çalışırsın aşkını. Günler birbirini kovalarken kalbin de onun peşindedir. An olur bi cesaretle dökersin içindeki her şeyi. Gecen gündüzün olur artık. 


Karanlıklar aydınlığa, sonbahar ilkbahara, içindeki soğuk alev alev yakan bir ateşin sıcaklığına ulaşır. Onu gördüğün zaman içindeki kelebekler kıpırdamaya başlar. Elini tutup kokusunu içine doldurduğun o an dünyan değişir. 


İşte her güzel şeydeki gibi bunun sonu da geldi. Ayrıldın. Bitti.. Bitmedi. Biter mi? Bitemez. Öyle kolay bitse aşk acısı olmazdı zaten. Ama aşktaki asıl olay senin olmasa da etrafında olmasından mutlu olmaktır. Arada gözlerini kaçırarak baktığını görünce, tesadüfen yalnız kaldığınızda konuşunca, yanından geçince o tanıdık kokuyu aldığında içinde doğan heyecanla hayattan zevk almaktır. 


O gitmiştir. Belki başkasına, belki yalnızlığa. Sen gitmezsin. Gidemezsin ki. Ondan başka gidecek bi yerin yok çünkü. Başkasıyla olunca onu aldatacağını düşünürsün. ama unutma ki; aldatmayan erkek beceriksiz değil, ONURLUDUR !







20 Aralık 2011 Salı

Sevdirdiğin Kadar Sevilirsin



Bazen çok özlersin. Yanında olsun istersin, gece uyurken hayal edersin. Nefesini içine çeker derin bir of çekersin. Sessizliği hüzünlü şarkıların bozar. Gözünden akan damlalarda bulursun onu. Sabah ezanları okunurken dalarsın uykuya. Ayrı yataklarda, ayrı şehirlerde, aynı kalpte birbirinize sarılıp uyuduğun zamanlar gelir aklına. Akan her damlada hiç değişmeyen o yüz.. Göz kapaklarına kadar kazıdın onu çünkü.


Konuşursun kendi kendine; "onun için atmıyorsa bu kalp neden hala atıyor?". Kim demiş kalbin asıl görevinin kan pompalamak olduğunu. Kalp onu sevmek için var. Ciğerlerin onun kokusunu içine doldurmak, ellerin onun ellerini ısıtmak, dudakların pembe çikolataların tadına varmak için yaratılmıştır. Anatomin değişir var mı ötesi?


"Şarkıların gözü kör olsun" dersin kendi kendine. Şarkılar verir sevginin karşılığını. Ondan görmediğin, göremediğin sevgiyi başkalarının sevgisiyle bir araya gelen kelimelerle doyurursun kalbini. Gözlerinin tetiğine o müzik basar, ağlarsın.


Çok mu şey istedin? Sadece senin için atan bir kalp, içini ısıtan bir ses. Aynılarını vermeye hazırdın oysaki. Ama o da başkası için hazırdı değil mi? Mutluluk o kadar yakın, bi o kadar uzakta.


Bazıları aşkının şiddetinden korkar. Alışmış olduğu yalnızlığı bozan birinin tekrar yalnızlığın acı veren köşelerine itmesinden korkar. Karanlıkta kaybolmaktan, gözyaşlarını pijamasının kollarıyla silecek kadar yalnız olmaktan korkar. Ne yani! "ben yapmamki" deme! Hiç mi bırakıp gitmedin kimseyi? Gitmedim deme kendini kandırırsın. İnsan isteyerek ya da istemeyerek kendince sebeplerden dolayı gidiyor malesef. İstemeyerek gittiysen elbet pişman olup geri dönüyorsun.


Hayat herkese eşit davranmıyor. Bazıları hep mutlu, bazıları hep mutsuz. Ama yine onla mutlu olursun. O kadar zaman geçer ama hep onu seversin be. Başkaları olur. Bu doğanın kanunu. Hiç kimse onun kadar sevilmez.


Aşk acısı çekiyorsan tek suçlu sensin aslında çünkü "Sevdiğin kadar sevilirsin" derler ya; YALAN! Sevdirdiğin kadar sevilirsin ötesi yok. Sevdirdim, seviliyorum. Sevenden eminim. Ama acı çekmeden de büyüyemezsin unutma.



Hayatı Ertelemek

Gemide, otobüste giderken meraklı gözlerle baktığımız, bir gün gideyim dediğimiz yerler olmuştur hep. Bi' deniz fenerine, bi' dalgak...