17 Eylül 2011 Cumartesi

Aşk On Saniye Yaşar

Aşk on saniye yaşar. gerisi sevgidir onun.




Yolda yürürken, ya da otobüste, trende veya bir lokantada hiç tanımadığın birini görürsün. Hayatında ilk defa göz göze geldiğin o kişi senin midende bir yanma, hafif bir baş dönmesi yaratmışsa sende, işte o aşktır.


On saniye sürer bu elektriklenme ve sonra yok olur. Zaten öyle bir hisle uzun süre yaşayabilmen fiziken mümkün değildir. Aşk büyük ateşinin ilk kıvılcımını bırakır böylece. Geride yanan o büyük orman  yangınına sevda denir. Sevgi böyle bir şeydir işte. Aşkın o büyük serübeni başlatmasını bekler, sonra iki kişilik bir yolculuğu başlatır hayatının ritminde.


Aşk gibi üstün bir duygu için üstün bir ilişki gereklidir. İnsanoğlu bunu başaramaz. Herkes eksik yaratılır çünkü. Kusursuz olan tek şey; tanrı'dır.


Herkes kavram kargaşası yaşıyor; çünkü insanlar aşkı, sevgiyi hoşlanmayı, ilgiyi birbirine karıştırıyor. Kimsenin kafa yorup düşündüğü yok ki! Ne bulursa, önlerine ne konursa onu yaşayıp, o yaşadığı şeyi de aşk sanıyor.


Bu yüzden de çabuk tükeniyoruz. İlişkilerimizde, küçük olaylara büyük kavgalarla yaklaşıyoruz. Hangi olaya, hangi kavgalarla yaklaşacağımızı öğrendiğimizde ise gecikebiliyoruz bazen. İlişkiler zedeleniyor. Sabırlar tükeniyor...

                                                                                                                Araz..






13 Eylül 2011 Salı

Unutulmuş Dilde Aşk

Şebo'nun sözlüğündeki unutulmuş dilde başladı aşk. İnsan ağlayarak geldi dünyaya ve ağlayarak uğurladı gidenleri. Adeta ortadan ikiye ayırdı güneşi, gözyaşlarıyla dökülen kırık kalp parçaları..


Bıyıkları yeni terleyen yeni yetme bir delikanlıyken, duygularını kontrol edemeyen şirin bir kızken tanıştı insanlar aşkla. İlk defa yere düşmeden, kavga etmeden, ayak serçe parmağını kapı kenarına çarpmadan canları yandı. Büyükler adına aşk acısı diyorlardı. Anlamsız geliyordu ama hissettiriyordu kendini işte!


Akşam olur olmaz odaya gidip yatmak, yatmak ama uyuyamamak, sabaha kadar hayal kurmak istiyor insan. Günler geçtikçe içten içe büyüyor aşk kalpte. Okulda anlattıkları gibi sadece kan pompalamaya yaramıyormuş aşk. En büyük yangınların ev sahibiymiş.. Kim için, neden çarptığı hiç önemli değil. O heyecan en korkutucu filmde, en hızlı arabada, en tehlikeli lunapark aletinde bile yaşanamaz. 


Macera kitaplarındaki serüvenler gibi başlayan aşk bazen durgunlaşıyor, bazense hiç çekilmez oluyordu. Her aşk tarifsiz bir mutlulukla başlayıp derin yaralar bırakan bir acıyla son buldu her seferinde. Fakat başka bir aşkla güneşe merhaba diyeceğimiz günlerin olacağını bilerek biten aşkın ardından karalar bağlamak bir hayli saçma olduğu gibi her seferinde yaşanan, varlığı inkar edilemez bir gerçek. Çünkü aşkın bağımlılık yapan özelliği acıların ardından gelen mutluluktu. Tıpkı yağmurun ardından çıkan gök kuşağı gibi..


Aşkı acısıyla tatlısıyla yaşayın ki aşksız kalmayın. Henüz tanışmadığınız sevgilinizle gök kuşağı renklerinde bir aşk yaşamanız dileğiyle..



benim bir sözlüğüm var unutulmuş bir dil
oysa ki içinde her şeyin anlamı gizli 



12 Eylül 2011 Pazartesi

Tek başına giyinmek..


"Oranı buranı açıp resim çektir, kim daha popülerse gidip ona yaz, kardeşim dediklerinle sevgili ol, Burgerking'te bir hamburger menüye namusundan ödün ver, Sonra kalkıp bana ulaşılmaz kızı oyna.
Hayırlı İşler." demişler. Kim dediyse ağzına sağlık çok iyi demiş.

Gerçekten aşık olan, bazen ilk defa aşık olan çok arkadaşım seçimlerini böyle insanlarla yaptığı için büyük yanlışlarının bedelini bazen gözyaşıyla, bazen kapanmayan yaralarla, bazen korkak olarak ödüyorlar. 

Facebook duvarlarında, twitter'da, sanal ortamda gerçek aşkı arayan bu tiplerin gerçek anlamda aşklarının paralı ve havalı bir tip, ortam ve popülerlik olduğu gerçek aşkı verebilecek olan biriyle aşağılayıcı ve küçümser bir muamele gösterdiğinde, rencide ettiğinde, arkadaşlarıyla arasında alay konusu ettiğinde anlaşılır.

Bu insanlar da akılları başlarına geldiğinde, bazı şeylerin farkına vardıklarında günübirlik aşk(!) yaşamanın bedelibi ödüyorlar. Nasıl mı?
-Adları çıkmıştır,
-Aşkı asla tadamazlar,
      "sadece bu kadar mı?" demeyin! aşkı tadamayacak olmaları aslında her şeyin bittiğini anlatır. Aşksız bir hayatta yaşama sevinci olur mu? Hareketli, eğlenceli bir hayat tabiiki güzeldir. Ama yaşanan her şeyin anlamı, yaşamanın anlamı aşkta gizlidir. Kalp sadece kan pompalayacaksa olmasın daha iyi..

Sevişirken beraber çıkardığınız kıyafetleri, sevişme bittikten sonra tek başına giyiyorsunuz değil mi ? Başka sözüm yok.
 
 

11 Eylül 2011 Pazar

Tutuklu..

Bazı insanlar tarihi milattan önce/milattan sonra diye ayırmaz, o'ndan önce/o'ndan sonra olur. Kimi için ondan öncesi boşluktur, kimi için ondan sonrası. Birçoğu aşkta iyi halden müebbet yemiştir, tutuklu kalmıştır. Oysaki o varken aylar yıllar, bir kış günü kadar kısayken o yokken kısa kış günleri, aylar yıllar gibi geçmez olur. Ayrılığın ölümler kadar kan dondurucu soğuğunu ne bir ceket, ne bir ateş kesebilir; sevgilinin hayali kadar.. O'ndan sonra hayallerle yaşamaya başlar insan. Tıpkı arkadaşı olmayan bir çocuğun yastıklarla koltukların arasına inşa ettiği o dünyada tek başına oynadığı evcilik oyunu gibi. Çocukluktan kalma kırık dökük o hayal gücüyle kurduğumuz dünyada hergün daha güçlü hayallerle yaşarız aşkımızı. Bazen yaralarımızı sardıracak kişileri almaya çalışırız, o'nla o kadar doludur ki sığmaz. Hem bomboş hem ağzına kadar dolup taşan bir dünya. Öyle ki sadece boş kaldığımız zamanlarda değil, yürürken, alış-veriş yaparken, derste, işte, hatta arkadaşlarla eğlenirkenz dünyada hergün daha güçlü hayallerle yaşarız aşkımızı. Bazen yaralarımızı sardıracak kişileri almaya çalışırız, o'nla o kadar doludur ki sığmaz. Hem bomboş hem ağzına kadar dolup taşan bir dünya. Öyle ki sadece boş kaldığımız zamanlarda değil, yürürken, alış-veriş yaparken, derste, işte, hatta arkadaşlarla eğlenirken bile iki dünyayı birbirine aktarırız, aynı anda yaşarız farkında olmadan. Halimizden mutluyuz belki, belki o varken bile hayali kadar mutlu edememiştir bizi. Tabi her zaman olduğu gibi onu unutmamızı isteyen sevenlerimiz vardır. Biliriz ki bu aşk bizi yorar, yıpratır, bize zarar verir ama farkında olarak bir kulaktan girer öbür kulaktan çıkar nasihâtler. İşte o zaman uzaklardan bir şarkı duyulur..


Ayrılık


Ayrılığı seçtin mi her şeyi götüreceksin yanında. Geriye hiçbir şey kalmayacak. Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde ki ben en çok onları duydum. Gittin mi adamakıllı gideceksin. Hiçbir özlem kalmayacak dönüşleri emziren.


Demem o ki dönecekmiş gibi gitmeyeceksin. Büyük git gideceksen uçsuz bucaksız, dursuz duraksız git. Telefonun numaraları sesime düşmemeli, yolların yoluma değmemeli. Hiçbir anıya, hiçbir dizeye, hiçbir şarkıya yenilmemeli ayrılık. Şiirler okununca unutulmamalı, hasret dokununca uyutulmalı.


Gece inmişken ayak parmaklarına kadar, yahut gün doğarken... Yatağının diğer yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine, ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında susacaksın, duracaksın... Gitmenin hakkını vereceksin.


Ayrılık gurur duymalı seninle. Gidersen, sözün ayaklarına geçiyorsa, ayakların yakınımdan geçmeyecek! Ayrılığı seçtinmi büyük olacak ayrılık...

                                                                                                      Araz'dan..

Ne vedaya gerek var ne de mektuba hacet
Git de Allah aşkına bir selama muhtac et
Güllere de aşk olsun yine sen kokacaksan
Fallara da aşk olsun yine sen çıkacaksan 




10 Eylül 2011 Cumartesi

Aldatanı Unutamamak

Aldatanı unutamamak gerçekten düşülmemesi gereken acı bir durumdur. Biliyorum sevince insan her şeyi kabullenebiliyor bazen. Bazen kendine bile söyleyemiyor evet, fakat "o yanımda olsun gerisi umurumda değil" diye geçiyor yürekten şiddetli bir şekilde. O ise seni tekrar avucuna alacağını düşündüğü için tekrar tekrar giriyor aklına, tam çelip geçti derken bir arkadaş sesi; sakın! Son anda kalbinden tutup yanına çeker gerçek dost.. Omuzlardaki iki küçük şeytan ve meleğin çekişmesi gibi..


Umarım kazanan hep dostlar olur. Neden mi? Bi alıntıyla anlatayım;
  • allah onun belasını vermiş, o bela olmuş allah onu sana vermiş sonra allah o beladan senı kurtarmıs, hala allahtan belanı mı istiyosun diyorum hala daha anlamıyosan hiç bişey demiyorum.

Evet seni çok seviyorum. Neyse, sakinim.

Hayatları yalanlarla dolu olan insanların, en yakınlarının mutluluklarından mutsuzluk duyanların, arkanızdan konuşanların kalbinizi aşındırmasına asla ama asla izin vermeyin. Kalbiniz ilerde size çok lazım olacak. Belalardan kurtulmanız dileğiyle..

"Sevdiğin kadar sevilirsin" diyen adam o gün ne içtiyse ondan istiyorum.



İnsanın kendisini öldürmesine intihar diyorlar. Ama siz bunu, onu öldürmek adına yapın ve “seni intihar ettim” diye haykırın…
O zaman hem katil, hem ceset, hem de şair olur, “seni içimden terk ediyorum” adlı bir kitap yazarsınız…
Kahraman Tazeoğlu



Gelirsem biter aşk..

Kimi aşklar da kavuşunca biter nedense. Ortada gerçek bir aşk söz konusu ise yollar, yıllar, insanlar, yıpratmaya çalışanlar aslında daha da çok birbirine kenetler sevenleri. Özlemek bir insanı diğerine daha çok bağlar. Zamanla bağlılık tek yürek olmayı sağlar ki; dönüşü yoktur. Bu aşkları zayıflatan, körerten hatta bazen bitiren yolların ve yılların sonuna gelmiş olmaktır. O aşkı cazip kılan ulaşılmazlık, imkansızlıktır. Bu şartlar ortadan kalkınca bilinen sona yaklaşılmıştır.

Acıyı tatmadan tatlının değerini, mutsuzluğu hissetmeden mutluluğun değerini, karnımız acıkmadan yemeğin değerini ve yalnız kalmadan birlikteliğin değerini nasıl anlamıyorsa insan; ayrı kalmadan sevgili kokusunun, kavga etmeden ayrılık korkusunun farkına varmaz, değerini bilmez. Hayatta her yaşanan iyi olsaydı eğer iyi şeyler yaşadığımızın farkına varmaz hayat çekilmez olurdu.

Aşkın farkında olmanız dileğiyle..


Git dedim !
Git !
Sen kalınca genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında !
Hayır, dedi, sertçe!
Gidersem, kahraman olurum!
Kalırsam, senin!

Küserim, dedim, kırılgan çocukluğum sitemimde.
Hayır, dedi gülerek..
Küsmek, susmayı göze almaktır.
Ama sen korkarsın kendi sessizliğinden ve susamazsın!

Gel, dedim, o zaman!
sesim fısıltı gürültüsünde.
Gel..
Durdu!
Hayır, dedi,
GELİRSEM BİTER AŞK
Kahraman Tazeoğlu








Beni Bırakma..

Gururunu aşkı için, aşkına son bir şans için ayaklar altına alan bir aşığın belki son belki sonsuz sözleridir "beni bırakma..". İdamdan önceki son istek kadar arzulanan, bir bebeğe süt kadar ihtiyaç duyulan sevgili sıcaklığını yitirmemek için söylenen son sözler. Bir kıvılcımla yanmaya başlayıp yakan olur aşk, bizler yanan oluruz.


Hayalini kurduğun kızının annesi/babasıdır aşk. Geceleri sarılıp yattığınız yastığınızın ya da ayıcığınızın yerini vermek istediğiniz insandır aşk. Soyadınızı vermek/almak, hayatlarınızı paylaşmak istediğiniz kişidir.


Ve aşk öyledir ki, uğruna savaş verdiğin her şeyden vazgeçirir.


"Bitti" deyişini bile özlediniz mi onun?

Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar la la
Korkular da benim umutlar da
Beni bırakma

Bekara karı boşamak kolaydır

Okuyamayan teyzeler, amcalar, neneler, dedeler ve daha onlarcası. "Bana bir kalem verseler bir kağıt verseler şimdiye profesör olmuştum, siz yok şöylesiniz yok böylesiniz." triplerine giriyorlar. Sonra yine atalarımızın söylediği o söz inceden inceye hissettiriyor kendini; "Bekara karı boşamak kolaydır!".

Bre amca teyze nine dede. Okumanın yaşı yoktur. Bebeyken okutmadılar da açıköğretim diye bir şey olduğundan da mı bi'habersiniz? İşinize gelmiyor tabi değil mi, laf söyleyecek bir biz varız kozlarınızı kaybetmekten çekiniyorsunuz. Kıçınızı kaldırmaya üşeniyorsunuz. Neyse, sakinim.

Zil çaldığında çıkarken "Ben size çıkın dedim mi?" diye soran öğretmenime "Bu çalan çobanın kavalı mı lan ?" demedim, diyemedim


      

İnsanlar Neyin Kafasını Yaşıyo? (cool olmak)

Çok acayip tipler yaşıyo şu dünyada. İnkara gerek yok hepimizin tuhaf alışkanlıkları var ama bazıları tuhaflığı alışkanlıktan çok yaşam biçimi haline getirmiş. Facebook'ta kendi ekleyip kendi silenler, küfredenlerle ilgili duvarlarında roman yazanlar, ellerinde sigarayla "sigara zararlıdır" diye ikazda bulunan nasihat verenler ve "dediğimi yap, yaptığımı yapma" havasında yaşayanlar. Saysam okumaya üşenirsiniz açıkcası.

Bunlar hep "cool"luk denen felsefe aşkına. Cool olmak nedir diye soran olursa, bana en mantıklı gelen açıklaması burada. Ve bir şeyin farkında vardım ki; burnu kaf dağının ardında olan, kendini hint kumaşı gibi gösteren kuul arkadaşlarımızın aslında iç yüzleri o kadar farklı kii. Kimisinin ailesinde ekonomik şartlar zor, kimisi sevgisiz büyümüş, kimisi fazla ilgiyle büyümüş. Parayı, sevgiyi tadamayan insanlarda beliren bir durum aslında bu. Eksik olduklarını düşündükleri konuların üstünü ortamlarında saygıdeğer, ciks tipler olarak görünerek kapatmaya çalışıyorlar.

Kimisi de ne yapmaya çalıştığını hala kendi bile anlayamadı..

Twitter'daki biolara gore, herkes fotografçı, sosyal medya uzmanı v.b. Ülkede ne kaportacı kalmıs, ne tesisatcı ne de düz makineci, overlokçu...


Lan! Konuşup dursan ney yarar?!
Yaktığın ancak cürmün kadar!
Kendinden gayrı, yalan ! 
Gerçeği gööör !

Aşklar ve Sonları..

Etrafımızda haberimiz olan, olmayan  bir sürü ilişki başlayıp bitiyor. Yalnız başlayan ilişkileri ben ikiye ayırıyorum. Neden başladığı belli olan ve olmayan.


Neden başladığı belli olan deyince "aşıklardır başlamıştır" gibisinden sesler duyar gibi oluyorum. Kastım o değil. Ortam için, reddedemeyen olduğu için, belki para için veya belki de bir iddia için. Bu ilişkilerin yarım saat ile bir ay arasında -nedenlerine göre- değişen ömürleri vardır. Bu ilişkiler genel olarak çok sık görülür.Ayrılırken bir ton mazeret kavga gürültü eşliğinde yüz yüze bakılamayacak hale gelinir. Kalitesiz, gereksiz ilişkilerdir. 


Nereden çıktığı, hangi ara oluştuğu, kimsenin bilmediği ilişkiler de vardır ki genelde en uzun ömürlü, tek eşlilikten hoşlananlar için idealdir. (herkese nasip olur umarım)
Bu ilişkiler tek tarafın içinde büyüyen aşkın diğer kişi tarafından fark edilip kısa bir sürede büyük bir başka dönüşmesiyle başlar. Devamlı kavgalarla, kıskançlıklarla devam eden ilişki her an bir kıvılcımla iki tarafı da mest eden bir masala dönüşür. Bu tür ilişkiler ya toplum baskısına direnemeyerek, ya kıskançlığın çocuksu tavırlarla abartılmasıyla yıpranarak ya da aşkı tüketerek biter.


Terk eden her sevgili, 'Sen iyi bir insansın.' diyordu. Anladım ki hiç biri, iyi insan sevmiyordu..



Hayatı Ertelemek

Gemide, otobüste giderken meraklı gözlerle baktığımız, bir gün gideyim dediğimiz yerler olmuştur hep. Bi' deniz fenerine, bi' dalgak...